30 Ağustos 2010

Baharat Kokusu: Zerdeçallı ve Hardal Tohumlu Patates (Aloo Chaat)


Ben tam bir baharat tutkunuyum. Yapılacak yemek ne olursa olsun içinde mutlaka damağımda tad bırakacak bir baharat ararım. İster et yemekleri,ister tavuk veya sebze olsun birlikteliklerini seviyorum. Mutfaktaki yaydığı kokulara bayılıyorum. Kekik,köri,zerdeçal veya kişniş... Hiç fark etmez. Ama mutlaka olmalı. Tarifini vereceğim bu lezzet bir çok baharatla karşımıza çıkıyor ve ana yemeklerinizin yanında mükemmel partner oluyor. Aslında bunu ilk önce annemin elinden yedim,daha sonra daha farklı versiyonuyla Mutfak Sanatları Akademisi'nin facebook paylaşım sayfasından ilaveler yaparak denedim.


Zerdeçallı ve Hardal Tohumlu Patates (Aloo Chaat)

Malzemeler
  • 500 g patates (yaklaşık 5 büyük adet )
  • 2 tatlı kaşığı kişniş
  • 2 çorba kaşığı sıvı yağ
  • 1 tatlı kaşığı hardal tohumu
  • 1 adet soğan, ince kıyılmış
  • 1/2 tatlı kaşığı zerdeçal
  • 1/2 tatlı kaşığı toz kırmızıbiber
  • 1/2 tatlı kaşığı biberiye
  • 1 çay bardağı su
  • tuz ve taze öğütülmüş karabiber
  • kekik
  • yarım domates(opsiyonel)
Hazırlanışı:


  • Patatesleri ister kabuklu olarak,ister kabukları soyulmuş(opsiyonel), bol tuzlu suda 5 dakikayı geçmeyecek şekilde sertliğini kaybetmeden haşlayın. Yani patatesler, bıçağı sapladığınızda patatesin üzerinde duracak kadar sert olmalıdır. Eğer kabukları ile haşladıysanız, bir bıçakla patateslerin kabuklarını soyun ve küp şeklinde (1 cm) doğrayıp bir kenara ayırın.
  •  Yağı, kalın tabanlı derin  bir tavada, orta hararetli ateşte ısıtın. Hardal tohumunu ve kişnişi, hardal tohumları patlayana dek, yağda 30 saniye kavurun.
  • Soğanı ekleyin ve pembeleşip yumuşayana dek, kısık ateşte 5 dakika pişirin. Zerdeçal, toz kırmızıbiber, tuz ve karabiber ekleyip karıştırın. En son olarak küp şeklinde doğranmış patatesleri tavaya ekleyin ve kavurmaya başlayın.
  • Patatesler ısınıp tavadaki malzemelerle tamamen karışana dek birkaç dakika kavurun. 1 çay bardağı suyu ilave edin,isterseniz bu noktada ilave olrak yarım domatesi küp küp doğrayıp içine ekleyin. Kendi damak tadınıza göre bir miktar daha tuz,kekik ve kırmızıbiber koyabilirsiniz.


Mutfağınızdan baharat kokusu eksik olmasın,afiyet olsun.

 Sevgilerimle.

25 Ağustos 2010

Serin bir lezzet:Blueberry(yanban mersini) kompostosu

Ramazan sebebiyle gelen güzel bir telefonla eşimin dayısına iftar için davet edildik.16 saat boyunca asit üreten midem ve gözümde büyüyen km sebebiyle gidene kadar içimde yaşadığım gelgitler yol boyunca bana eşlik eden karayolu çizgileriyle  el ele tutuşup; Kavacık mevkii Çavuşbaşında beni bekleyen tepede son buldu. Köprüyü geçtikten yaklaşık 5-6 km sonra hava birden kendini göstermeye başlayınca klimayı kapatıp etrafı saran yeşilliklerle ciğerlerimi özgürlüğe bıraktım. İş çıkışı sebebiyle makinem yanımda olmadığından konumu belirtemiyorum ama bayram yazısı gelecek. Uzun zamandır bu kadar kalabalık bir masada yemek yemediğimi, şehir yaşantısının insanı zaman zaman soyutladığının farkına vardım... Ömerli barajını ve batmak üzere olan güneşi karşıma aldım ve trafik sesinden uzak olmanın huzuruyla okunacak ezanı heyecanla bekledim. Bugün yazacağım tarif herkesin daha önceden mutlaka yaptığı, benim ise asitli içeceklerin yerine vazgeçilmez olarak gördüğüm dalından yeni koparılmış yaban mersini eşliğinde hoşaf olacak. Özellikle açılan oruç ile alınan yemeklerin arasında kan şekerini düzenliyor olması bende güzel bir rahatlık sağlıyor.





Göz tansiyonunun glokom riskini artırıcı önemli bir etken olduğunu göz önüne alırsak çalışmanın sonuçları dikkat çekici. Göz sağlığımızın korunması amacıyla arada bir yaban mersini kürü uygulamak yararlı olabilir.  Ayrıca antioksidanların günümüzde deneysel olarak ortaya konulan yararları gözönüne alındığında, günümüzün popüler ‘kırmızı antioksidan meyve’ çeşitleri arasında en önemlilerinden biri olması nedeniyle kalp ve damar sağlığının korunmasından tutun bağışıklık sistemine kadar bir fonksiyonların desteklenmesinde yararlı olabilir.(Kaynak:Prof.Dr. Erdem Yeşilada)

Malzemeler:
  • 1 kg yaban mersini
  • 4 su bardağı şeker
  • İçme suyu
Yapılışı:
-Yaban mersilerini iyice yıkayıp,süzgecin altına ayrıca bir kap koyup süzdürün.1 kg için geniş bir çelik tencere içine şekeri ve yaklaşık 1,5lt suyu yaklaşık diyorum çünkü tane bol olduğu için su kısmını size bırakıyorum ekleyerek hafif tıkırdamaya başlayıncaya kadar ısıtın.


-Tıkırtı gelmeye başladığında yaban mersinlerini atıp hafif karıştırdıktan sonra 5-6 dakika kaynatıp,kapağını kapatın.

-Yaban mersinleri demlenmeye başlayacak ve şahane bir renkle kendini gösterecektir.

-Bence bir gün öncesinden yapıp buzdolabında iyice soğutup iftar için gelen misafirlerinize geniş bir çanak içinde buzla servis yapabilirsiniz.

* Çekirdeklerini görüntü ve lezzet açısından bence ayıklamayın,çünkü onu ayıklamak için her ağzınıza attığınızda hoşafın o hafif şekerli tadını bir kenara bırakıcak,ağzınıza hoş bir mayhoşuk bırakacaktır.



Ağzınızın tadı eksik olmasın.
Sevgiler,

22 Ağustos 2010

Mutfak'ta maya kokusu var

Aslında bu tarif; orta da bir gün blog açarım niyetim olmadan tamamen mutfak deneyimlerimi arşivlemek amaçıyla fotoraflamaya başladığım tarihe dayanıyor. Bende bir çok çalışan bayan gibi babaevinde mutfağa mecburiyet olmadan girmeyenlerden,hatta kafayı bile uzatmayanlardandım. Taki evlenene kadar. Annem her yeni yaptığı yemeğin başına gel kızım önce soğanları kavurmaya başla,bak zeytinyağlının içine şeker atmalısın gibi işlemeler yapsa da bende evlenince mutfağa giren bayanlardanım. Daha sonra gerçek gıdanın peşine düşmeye başladım ve ne yiyiyoruz,aldığımız gıdanın içine neler katılıyor? Neden bu kadar uzun ömürlü olabiliyorlar diye araştırmaya başladım. İlk önce soframızın eksik olmayan unsurlarından tarihten bu güne değerli kıldığımız ekmek arama sayfasına yazdığım ilk gıda oldu. Slowfood İstanbul Fikir Sahibi Damaklar ile ekmeğine sahip çık konulu çalışmasıyla tanıştım. Daha sonra ekşi maya nasıl hazırlanır,ekmek nasıl yoğurulur, nasıl dinledirilir ve diğer aşamalarını tek tek öğrenmeye başladım.


Nasıl ki dünya toprak,su,ateş ve havadan oluşuyorsa ekmekte un,su,maya ve tuzdan oluşur. Bu dört madde ,Eski mısır'dan günümüze kadar masalarımızn vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Eski Mısır'da ekmek ve hayat kelimesi eşanlamlı kullanılmıştır. Her ülkenin kendine özgü ekmekleri mevcuttur.Yapılış şekilleri,mayaları kendilerine özgü muhteşem tadları mevcuttur. Benim niyetimde zaman içerisinde yeni mayalanmalar eşiliğinde birbirinden farklı deneyimlerimi sizinle paylaşmak yer alıyor. Bu konuda takip ettiğim yerli sitelerin başında  40 fırın ekmek,ekmek sanatı deneyimlerini bizlerle adım adım paylaşarak rehber oluyorlar.

Evde pişirdiğiniz ekmeğin kokusunu içinize bir çekseniz aranızda oluşabilecek tutkuyu size anlatamam. Özellikle kış aylarında içinizi ısıtıyor. Bu tarif de elde ediceğimiz ekmeğimizi ister çocuklarınızın okuluna mini sandwich olarak hazırlayabilir veya Almanların yaptığı gibi pazar kahvaltılarınızı tadlandırabilirsiniz. Ben içinde bulunduğumuz ramazan ayında iftar öncesi hazırlamanızı,çorbalarınızın yanına sıcak başlangıç olarak arasına tereyağı ve peynir ile beraberlik oluşturmanızı öneririm.

Brötchen(minik somunlar)
Malzemeler(8-10 adet)


  • 300gr.Tam buğday unu(Halk ekmeğin ununu kullandım,Söke'de kullanabilirsiniz)
  • 1/2 paket yaş maya veya bir paket instant (kuru) maya
  • 1 çorba kaşığı şeker
  • 40 gr. tereyağ
  • 1 tatlı  kaşığı tuz
  • 200ml. oda sıcaklığında su
  •  Üzerine sürmek için süt
Yapılışı:


  • 1-Temiz bir tezgah üzerine unu eleyin ve ortasına bir çukur açın. Mayayı ve suyun yarısını elinizle çukurda karıştırın, şekeri, tereyağını ve en son tuzu ekleyin.
  • 2- Kalan suyu yavaş yavaş ekleyerek kenarlardan unu yavaş yavaş katarak yumuşak bir hamur yapın. 5-10 dakika kadar hamurdaki havanın çıkması için bastırarak,içeriye doğru toparlayarak yoğurup daha sonra rulo haline getirip, temiz pamuk bırakmayan bezle üzerini örtün ve  15 dk.oda sıcaklığında dinlendirin.

  • 3- Ruloyu istediğiniz büyüklükte eşit parçalara bölün ve  şekil vererek unlanmış pişirme kağıdına dizin. Üzerlerini örterek  ikinci bir dinlenme için 25 dakika bekletin.
  • 4- Bekleme süreleri boyunca mayalanma işlemi istediğimiz kıvama gelecekve son şekil verme işlemi için hazır olucaktır. Ben top top yaptım.İsterseniz keskin ve ıslak bir bıçakla üzerlerine istediğiniz şekli verin. Kesikler çizik boyutunu geçmesin.En son olarak üzerine az miktarda süt sürün ve dilerseniz haşhaş ile dilerseniz çörekotu ile süsleyin.
  • 5- 200° C’de önceden ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar (yaklaşık 15-20 dakika ama fırından fırına bu süre  değişebilir) pişirin.Benim midi fırınım olduğundan süre biraz daha değişken oluyor.En önemli unsurlardan biri de ekmeğinizi pişirken ortamın nemli olması. Bu işlemi dilerseniz su püskürtmeyi sağlayan temiz bir fısfıs ile veya ısıya dayanıklı bir fırın kabına su koyarak ortamı nemlendirebilirsiniz.
Ekmek üzerine yazı yazan yabancı bazı bloglardan seçmeler:

http://www.thekneadforbread.com/
http://www.cookingbread.com/
http://www.breadinfo.com/
http://www.abreadaday.com/

Bir başka tarifte görüşmek üzere,evinizin sıcaklığı ve huzuru eksik olmasın dileklerimle.
Sevgiler,

20 Ağustos 2010

Bu bir tatil anısıdır


Bu sene nedense elim hiç bavul hazırlama işine gitmedi,öyle yorgun ve kararsızdım ki,bir tarafım yeşil bir tatil olsun deniz yorucu derken diğer tarafım saçmalama güneşe teslim olmalı,kızgın kumlardan serin sulara atlamalısın diye beni taciz etti durdu. Daha önce turizm sektöründe çalışmış olmanın deneyimiyle otel hayatının tatili kalıplara soktuğunu,saat saat programlaşmışcasına hareketin bünyeme ters geldiğini savunarak sakin, populer olmayan yerleri didik didik ederek seçer bulurum hep. Bu senede her zamanki gibi plan program yapmak vazgeçilmez görevim olduğundan, koca sen seç benim için uyar dedi. Offlar ve puflar eşliğinde Datça gidilecek istikamet seçildi. Benim izin kullanım tarihlerim hep yüksek sezona geldiğinden yer bulma ve bir yerlere konma çabamız  yaptığım telefon trafiği ile önce Palamutbükü,sonra Hayıtbükü olarak sonuçlandı.




-(Koca) canım bu sene lütfen fazla bişey almayalım,hepsi geri geliyor boşuna taşıyoruz
-(İrem) Ay haklısın kocam ya ne o hammalık söz fazla bişey almayacağım.
-(Koca) Datça'dan Bodruma'da kaçarız bir kaç günlüğüne he dersin?
(İrem) Haydaaaa...(niyet değişince hurra tüm kıyafetler bavula)

Böyle başladı bu seneki maceramız da,götürüleceklerin listesi yapıldı,ardından ütüler,son iş yerleştirmeye gelince gelin görün halimizi içler acısı. Son dakkika eşimin bavuluna fön makinamı tıkıştırıken yakalandım. Durun daha bitmedi, son gün saç boyatıldı ve otobüse ulaşmak için binilecek servise 15 dk kala kuaförden çıkıldı.

Son durum;koca evin kapısında valizlerle yolumu gözlemek de...

Ve çıkıldı yola; yol uzun olacağından yorulmayalım gittiğimiz yerde araba kiralarız niyetiyle  rahat edebileceğimiz bir firma seçildi,film film üzerine,izlenmedik belgesel kalmadı biz hala Datça'ya varamadık. Gidiyoruz gidiyoruz heh Marmaris gözükdü diye sevinirken 1 saatlik daha yolumuz olduğunu söylüyor sevgili muavin. Ufuk'da Datça yazan son tabeladan sonra,Sevgili Varan yolcuları Datça'ya gelmiş bulunmaktayız,bizi seçtiğiniz için teşekkür eder,bir sonraki Datça yolculuğunuz da buluşmak üzere anaonsuyla kendime dönüş yapmış bulunmaktayım. AAA durun daha bitmedi ki. Yoruldunuz dimi?Aynen.

Datça'dan Palmutbükü'ne ulaşmamız 45 dk. ve sürekli bitmek bilmeyen virajda size eşlik ederek. Tabiki Muğla ahalisin sevgili minübüs şöförü abimizin o güzel lehçesiyle de kalan mesafemiz daha da şenlenecek.

İç ses(bu adamın sesizliği beni ürkütmeye başladı). İnanmıyacaksınız ama geldik.

İlk 3 gün Palamutbükü konaklama,Knidos turu,3.ncü gün sonu istikamet Hayıtbükü/Mesudiye...
 




İnternetten yer bulup,sadece altına yazılan yorumlara sakın kanmayın,hele ki bu bir otel değil bungolow ise bir kez daha düşünün derim.Referans sakin ve pek adı duyulmayan yerler  ve senede bir kez tatile çıkanlar için mutlaka alınması gereken bir şeydir derim.Hayıtbükü; basından daha çok Mesudiye diye duymuşsunuzdur. Şirin küçük genelde yabancı turistlerin yatlarıyla tercih ettiği deniz ürünlerin iyi yapıldığı şirin bir koy.Palamutbükündeki harika geçen 3 günümüzün ardından, internetten tercih ettiğim denize 100m diye diye anlatan şirin işletmecinin elimizdeki bavullarla tesisine ulaştığımızdaki halimizi görmenizi isterdim.(Koca da hala sesizlik hakim)Ben ne şirin koymuş,akşamıda bir başka olur diye hayaller kurarken  bir taraftan da akşam koya iniş mesafemizi kara kara düşünmeye başlamıştım bile.Yolda ne ışık var ne de bir ibare. İşin daha kötüsü yaban domuzu durumları varmış mış mış... Dört günlük serüven bizi bekler derken kısaca ardından gelen sorunları peşi sıra yazarak Datça'yı tercih edeceklere referans olması açısından yaşadıklarımı maddeleyerek yazıma son veriyorum.(Çok uzattım ama içimi hala döküvermiş değilim)

 Tatilimiz Datçanın 3 farklı koyunda 3 farklı konaklama yerinde,toplam 9 gün sürdü.

1-Palamutbükü;havası ve denizi açısından sakin ve dinlendirici bir mevkii.(Sadece kafa dinleme amaçlı gidilir)
2-Hayıtbükü koyuna yabancı turistler; yatlarından acımasızca  atıklarını bırakılıyor ve bunu sahile tam 20 m'lik mesafede yapıyorlar. Deniz dalgasız olduğundan herşey olduğu gibi kalıyor ve denize girenlerin vücudu yağla kaplanıyor.
3-Datça halkı; %99 İstanbullu turistler gelmesi ve parayı onlardan kazanmalarına rağmen yabancı turistlerin kölesi olmuş halde,
4-Hayıtbükünün diğer yakası Ovabükü olan dalgalı,taşlı geniş bir sahile sahip. Burada sakin sakin denize girebilir,restaurantlarda kavun ve peyniri ,yanında soğuk su ile 30.00 TL'ye yiyebilirisiniz.



  5-Sahilleri restaurantlar tarafından işletilen bu büklerin geneli kişibaşı 10.00 TL'den şezlong ve minder hizmeti vermektedir.Yemek yerseniz ücretsiz faydalanabiliyorsunuz.
 6-Araçsız gittiyseniz  ulaşım için dolmuş veya minibüs 2,5 saatte bir akşam 18:30'a kadar mevcut.Rent a car günlük oratalama 60.00 TL'den başlıyor.
 7-Datça merkeze inmeyip büklerde kalırsanız herhangi bir eczaneye şifa niyetine rastlamanız çölde su bulma hayali gibi.







Hiç mi güzel şeyler olması,tabiki dinlendim,bağ bahçe gezdim,fotograf çektim,yakamozun tadını çıkardım ama Datça hakkında da yeterince deneyim kazandım. Datça tatilinden geriye kalan bir kaç foto,en kısa zamanda yenilerini eklemek niyetindeyim.

Ve son olarak Eski Datça diyorum,senin yerin ayrı oldu bende,sana ayrı yazı yazıcağım.Albüm Datça


Arada tarif de vermek istiyorum ama,iş,oruç ve uykusuzluk bitince daha iyi olacak diye düşünüyorum.


Herkesin gönlündeki duaların kabul olduğu,hayırlı bir ramazan dilerim.

Sevgiler,


08 Ağustos 2010

Tarif mi veriyorum ne?

Ay işleri toparlamayım,ay tatil'e nereye gitmeliyim yağmurlar ne zaman bitecek,bloğa yeni bişeyler yazmalıyım sıcaklar mı geliyomuş? -Aaa orası nasıl bir yermiş,off yolu uzak mı ne? Nerede kalmalıyız? - Alo şu tarihlerde yeriniz müsait mi? Off off kendimi toparlamalıyım gibi gidiş gelişler yaşarken tatil'e çıkıldı,dönüldü de iş başı bile yapıldı. Bu arada yeni başlangıçım için ilk heyecan verici yorumlar bilgisayarıma düşmeye başladı bile. Eee ben artık mutfağa girmeli,resimleri derleyip toparlamalı; gidilen görülen yerleri yazmalıyım derken hala kendimdeki gel gitlerin bitmediğinin farkına vardım ve tatil yazısını bir sonraki konu olarak ileri atıp yapılması kolay yaz aylarında ister meze olarak ister içinizi ferahlatıcak ara öğün olarak tam buğdaylı ekmeğinizin yanına veya bir kaç çeşit daha zeytinyağlı ile ordövr tabağınızı zenginleştirebilirsiniz.



Bakıldığında uğraştırıcı gibi gözüksede,aslında oldukça kolay. Kendisiyle ben geç tanıştım. Bu sene tatil için seçtiğimiz Datça'ya bağlı Hayıt bükündeki Ortam Restaurant'da tadına  bakma fırsatım oldu.Bende gelince hemen semt pazarına daldım ve tam mevsimi olduğunu,nasıl yapılacağı konusundan ise şüphelerimi tek kalemde silen  sevgili pazarcı amca'ya buradan selam olsun.Reçete kendisine ait.

Yer : Beşiktaş semt pazarı
Kaynak : Pazarcı amca
Uygulama : Adventurous Cuisines

Malzemeler:


  • 2 demet taze Deniz Börülcesi
  • 3 diş sarımsak (opsiyonel)
  • Zeytinyağı
  • Bir çimdik Tuz
  • 1 taze sıkılmış limon suyu
Uygulama:


  • Demetleri iyice bol suyla yıkıyoruz,isterseniz sirkeli suda da bekletebilirsiniz.
  • Köklerini kesinlikle atmadan,geniş bir tenceye veya benim gibi vakit tasarufu yapmak isterseniz buharlı pişiricinize yada düdüklünüze koyup haşlıyorsunuz.Kesinlikle tuz koymuyorsunuz,yapısı gereği zaten yeterince tuzlu. Burada dikkat etmeniz gereken rengini kaybetmeden sadece yumuşadığını farkedince hemen ocaktan alıp süzmeniz olması.Düdüklü ile yaklaşık ötmeye başlamasından 5 dk.sonra ocaktan almanız,tencerede yapıyorsanız zaten çatal yardımıyla kolaylıkla kontrol edebilirsiniz.
  • Yumuşadığını anlağınız Börülcelerinizi kevgirinize alın ve soğumaya bırakın.
  • Yaklaşık 10 dk.içinde soğuduğunu gördüğünüz börülcelerimizi başka bir işlem için tepsiye alıyoruz. Çok hassas bir sekilde köklerinden tuttuğumuz(ki kökleri neden atmadığımızı bu nokta da anlıyoruz)börülcelerimizi aşağı doğru çekerek kökünden  sabırla sıkılmadan ayırıyoruz.









  • Havanelinde bir çimdik tuzla sarımsaklarımızı ezip,1 tam limon suyu isterseniz yarım da koyabilirisiniz sıkarak harman edip,



  • Borcama aldığımız Deniz börülcesinin üzerinden zeytinyağımızı gezdirip sosu üzerine ekleyip marine ediyoruz ve arzu ettiğimiz şekilde servis ediyoruz.



Sırada tembellik etmeyip tatil yazısı hazırlamak için yola çıkıyorum.Afiyet olsun.

Sevgiler,